İtalyan Yeni Gerçekçiliği — Sinemada Akımlar

kübra nur kalkan
9 min readFeb 15, 2019

--

Sinemada İtalyan Yeni Gerçekçiliği

İtalyan Yeni Gerçekçiliği, orijinal adıyla Neo Realismo, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında ortaya çıkan bir akımdı. Mussolini yönetimindeki İtalya ve Hitler yönetimindeki Almanya, dünyayı büyük bir savaşa sürüklemişti.

1930'ların sonunda başlayan savaş milyonlarca insanın ölümüyle son bulduğunda ardında acı çeken, açlığın ve yoksulluğun pençesinde olan bir sürü insan bırakmıştı. İtalyan Yeni Gerçekçiliği böyle bir ortamda ilk filizlerini vermeye başladı.

Mussolini, sinemanın güçlü bir propaganda aracı olduğu fark etti ve kendi ideolojisini anlatmak amacıyla sinemayı bir araç olarak kullanmak istedi. Bu istek üzerine hükümet, sinema alanındaki desteğini arttırarak film stüdyoları kurup sinema okulları açtı.

Ancak bu durum istenilen verimi sağlamadı, yeni yetişen sinemacıların resmi ideolojiye karşı olmaları bu ideoloji doğrultusunda film yapmalarını engelliyordu. Yeni yetişen genç sinemacılar ve ilerde Yeni Gerçekçilik akımına öncülük edecek yönetmenler, faşist iktidarın istediğinin tersi bir yol izlemeyi seçmişlerdi.

Faşist rejimin yıkılmasıyla birlikte demokratik düzene geçilmesi sinemanın da faşist ideolojiden kurtulup, toplumsal olaylara yeni bir bakış getirmesini sağladı.

Önemli sinema kuramcılarından olan Andre Bazin’e göre, İtalya’daki gerçekçilik çabaları faşist dönemden itibaren gelişmeye başladı ve 1940'ların ortalarında doğura ulaştı.

Yeni Gerçekçilik Akımının Özellikleri

Yeni Gerçekçi sinemada filmlerin konuları genellikle toplumsal meselelerdir. Evsizlik, işsizlik, yoksulluk, açlık, kimsesiz çocuklar gibi dönem İtalya’sının gerçek sorunları filmlerin de konusu olmuştur.

Yeni Gerçekçi yönetmenler kameralarını dışarı çıkarıp sahte mekanlardan kurtulmuşlardır. Yapay ışık kullanmayan yönetmenler filmlerini gün ışında çekmişlerdir. Sahte stüdyo mekanlarının olmadığı filmlerde mekan, savaştan harap olmuş yıkık dökük şehrin sokaklardır.

Robert Phillip Kolker’in Değişen Bakış adlı kitabında Yeni Gerçekçilik akımın özellikleri şu cümlelerle anlatılmıştır; “Yeni Gerçekçiliğin görsel öğeleri, akımı temsil eden filmlerin hepsinde hemen tanınabilir.

Görüntülerin sert griliği, karakterlerin ıssız kent ya da kır sefilliğinin ortasında, harap olmuş apartmanlarda ya da ıssız kasaba merkezlerinde, bir duvarın yanında yürürken çerçevelenmesi, kameranın bir karaktere ve arka plana diyagonal konumlanması ya da kayması, bütün bunlar hemen karaktere yaklaşımın ve özel bir tutumun işaretini veren görsel kodlardır.

Bunlar başka her şeyden çok Yeni Gerçekçiliğin işaretidir. Mizansenin (hem karakterleri tanımlayan hem de karakterlerce tanımlanan görsel uzanım öğeleri ve yapısı) kederli hali, karakterlerin kederini içerir ve kuşatır ama fazla yansıtmaz. Bunlar onların çevreleridir: yoksul, perişan ve görünüşe bakılırsa umutsuz. Ama her zaman dayanıklıdırlar.”

Bisiklet Hırsızları, Vittorio De Sica

Pahalı efektler olmadığı gibi filmlerin bütçeleri de oldukça düşüktür. Yönetmenler gerçeklik duygusuna odaklandıkları için profesyonel olmayan ya da yarı profesyonel oyuncular tercih etmişlerdir. Onlar için önemli olan gerçeklik duygusudur.

Filmlerine seçtikleri karakterlerin rol yapmalarını değil kendilerini oynamaları asıl beklenen şeydir. “Bu sinemacılar kamerayı sokağa taşıyarak, büyük ölçüde profesyonel olmayan oyuncular kullanarak, politik ve ekonomik olarak belirlenmiş koşullar içindeki işçi ve köylü sınıfıyla ilgilenerek aslında kendi ulusal sinema geleneklerine tepki veriyorlardı.”

Akımın bir diğer önemli özelliği de edebi metinlere yer vermemesidir. Basit, sade ve diyaloglar şeklinde olan senaryo gerçeklik duygusunun olmazsa olmaz bir bileşenidir.

Yeni Gerçekçi yönetmenler günlük hayatın gerçeklerini sinemaya aktarmak istedikleri için temel amaçları gerçeklik duygunun en iyi şekilde verilmesi olmuştur. Bu akım, toplumun en küçük birimi olan bireyi önemser ve birey üzerinde durur.

Yeni Gerçekçi Yönetmenler ve Filmleri

Roberto Rossellini

Roberto Rossellini, Yeni Gerçekçilik akımının kurucularından biri olarak kabul görür. İnsan üzerine odaklanmayı seven yönetmen, büyük olayların insanlar üzerindeki etkilerini beyaz perdeye aktarmayı seçmiştir.

Savaşın insanlar ve özellikle çocuklar üzerindeki etkileri, siyasi gelişmelerin, ekonomik koşulların etkileri, yönetmenin vermek istediği mesajlardandır. Roberto Rossellini, Yeni Dalga sinemasına da referans olmuş bir yönetmendir.

Yeni Gerçekçi sinemanın ilk filmi olarak Roberto Rossellini’nin Roma, Açık Şehir (Roma, Citta Aperta) filmi kabul edilir. Roma Açık Şehir ‘in senaryosu yazılırken Roma şehrindeki işgal altı durum devam etmektedir.

Yine aynı filmin çekimleri yapılırken işgal hali tam olarak bitmiş değildir. Bu nedenle bazı çekimler kamera gizlenerek ve sessiz olarak yapılmıştır. Roma Açık Şehir, Roberto Rossellini’nin savaş üçlemesinin ilk filmidir. Filmde, işgal altındaki Roma şehrinde yaşayan bir grup insanın hikayesi anlatılır.

24 Eylül 1945 günü gösterilen Roma, Açık Şehir filmi ilk gösterildiği zaman seyirciden ve eleştirmenlerden ilgi görmediği için Rossellini hemen arkasından üçlemenin ikinci filmi olan Hemşehri (Paisa) filmini yapar.

İki filmin birden ünlenmesi ise, Fransa’da gösterime girdikten sonra olur ve bir anda tüm dünyanın gözleri İtalyan Yeni Gerçekçi sinemasına çevrilir. Film, 6 farklı öykü ile savaşın acımasızlığı üzerine yapılan bir ağıt olarak nitelendirilir.

İtalya’nın müttefiklerce işgalinin anlatıldığı film, 6 farklı öyküsü ile savaşın acımasızlığı üzerine yapılan bir ağıt olarak nitelendirilir. Yönetmenin filmini haber görüntüleri ile desteklemesi filmi belgesel tarza da yakın kılar.

Üçlemenin son filmi olan Almanya Sıfır Yılı (Germania Anno Zero), 1948 yılında Berlin’de geçer. Filmde savaşın ardından harabeye dönen yerlerden birinde yine yıkık dökük olan bir daireyi paylaşan birkaç aileden birinin çocuğu olan Edmund’ı ve onun etrafında olan olayları izleriz.

Edmund 12 yaşındadır ve ailesinin geçimini sağlayabilecek olan tek kişi odur. Yaşadıklarının yükünü taşıyamayan küçük kahramanımız çareyi kendini öldürmekte bulur ve film böylelikle biter. Almanya Sıfır Yılı savaşın çocuklar üzerindeki etkisini göstermesini açısından önemli bir filmdir.

Filmin çekimlerinde görülen mekanlar savaşın bıraktığı yıkıcı ve ağır hasarı bir kez daha gözler önüne serer. Yeni Gerçekçiliğin en karamsar filmi Almanya Sıfır Yılı’dır.

Almanya Sıfır Yılı, Roberto Rossellini

Vittorio De Sica

Yeni Gerçekçilik akımının diğer önemli ismi Vittorio De Sica’dır. Hem yönetmen hem oyuncu olan De Sica, İtalyan senarist Cesare Zavattini ile birlikte Yeni Gerçekçi filmler yaparak savaşın reddine, sokaklardaki yetişkinlere ve çocuklara, cezaevlerine ve apartmanlara yoğunlaşır.

De Sica ve Zavattini birlikteliği sinemaya unutulmaz eserler kazandırmıştır. Zavattini, yalnızca bir senaryo yazarı değildir, o gerçek bir yazardır.

Vittorio De Sica ve Bisiklet Hırsızları

De Sica için filmlerde insan faktörü ön plandadır. Di Sica’nın özellikle Bisiklet Hırsızları (Ladri di Biciclette) filmi Yeni Gerçekçiliğin amaçlarını ve estetiğini tanımlayan en iyi film olarak kabul edilir. Filmde işlenen ana tema işsizliktir. Filmde olağan dışı hiçbir olay yoktur. Her şey günlük hayatta yaşanabilecek bir yalınlık ile aktarılmıştır.

Savaşın ardından işsizliğin artması Antonio ve ailesini de etkilemiştir. Antonio bir iş bulur ancak bulduğu işin bir şartı vardır, bu iş bisikleti olan birine verilecektir. Antonio ve karısı evdeki çarşafları satarak bir bisiklet alırlar.

İlk iş gününde bisikletini çaldıran Antonio oğlu Bruno ile birlikte tüm gün İtalyan sokaklarında bisikletini arar. Çalınan bisikletin markası ise ironik bir şekilde “umut”tur. De Sica, Antonio ve oğlu Bruno’ya İtalya sokaklarında bisiklet arattırırken bize de halkın yoksulluğunu ve şehrin kötü durumunu gösterir.

Bisiklet Hırsızları, Vittorio De Sica

“Filmin senaryosu, yapı bakımından çok zekice hazırlanmıştır; birbiri peşi sıra meydana gelen olaylardan başlayarak tüm yönlerdeki dramatik uygunluğun sistemlerinin kullanılışına kadar, Bisiklet Hırsızları sosyal görünümünden soyutlandığı zaman bile anlamından bir şey kaybetmeyen, İkinci Dünya Savaşı sonrası geçerli tek komünist filmdir.

Onun sosyal mesajı filme iliştirilmiş değildir, olayın tamamında gözden kaçıramaz. Ortaya atılan tez şaşırtıcı derecede basittir; bu işçinin yaşadığı dünyada yoksullar hayatta kalabilmek için birbirlerinden bir şeyler çalmak zorundadır. Fakat bu sav hiçbir zaman tam olarak ortaya konmaz.

Diğer bir deyişle, bir propaganda filmi işçinin bisikletini bulamayacağını ispat etmeyi deneyebilirdi, onu yoksulluğunun dar çemberi içine sıkıştırabilirdi. De Sica, işçinin bisikletini bulamayacağını ve bunun sonucu olarak yine işsiz kalacağını göstermede kendini sınırlamıştır.”

Kaldırım Çocukları, Milano’da Mucize, Umberto D.

De Sica’nın yönetmenliğini yaptığı Zavattini’nin ise senaryosunu yazdığı diğer film Kaldırım Çocukları (Sciuscia) dır. Filmde iki Romalı ayakkabı boyacısı çocuğun öyküsü anlatılır. Bu iki çocuğun onca yoksulluğa rağmen bir hayali vardır ve o hayalin peşinden giderler. Çocukların aralarındaki dostluğa ve dayanışmaya vurgu yapılırken yetişkinlere duyulan güvensizlik de belli bir şekilde ortadadır.

“De Sica gerçekçiliği, tam olarak “gerçeğin aktarılması” olarak tanımlar. Ve ona göre bu ozansı aktarış, bir çıkış yoludur. Bu bağlamda Yeni gerçekçilik de, bir çıkış noktasından başka bir şey değildir.” Yeni Gerçekçilikte bir çift pabucun satın alınması olayı, başlı başına pratik, toplumsal, ekonomik, ruhbilimsel yönleri olan bir olaydır.

De Sica’nın Milano’da Mucize (Miracolo a Milan) isimli filmi dram, fantastik ve absürt ögeler içermesi bakımında akım içindeki diğer filmlerden ayrı bir yerdedir. Filmin kadrosu yarı amatör oyunculardan seçilmiştir.

Filmde, Toto isimli kahramanımız bir toplumun neşesi ve umudu haline gelir. Lolotta ile yaşayan Toto, Lolotto ‘nun ölümü ile bir yetimhaneye yerleştirilir. De Sica, son derece dramatik olan hikayesine absürt komediyi ekler. Film, fantastik ögelerin ve gerçekliğin harmanlanması yönüyle Yeni Gerçekçi sinemanın en farklı örneği ortaya koymuş olur.

Aynı yönetmenin Yeni Gerçeklik akımı altında ortaya koyduğu bir diğer önemli film ise Umberto D. ‘dir.

Umberto D., Vittorio De Sica

De Sica ve Zavattini iş birliğinin bir ürünü olan Umberto D., konusu itibariyle Yeni Gerçekçi sınırları içindedir ve günlük gerçekliğe dayanan bir konusu vardır. Umberto Domenico Ferrari, köpeğiyle birlikte küçük bir pansiyona yerleşmiştir ve kıt kanaat geçinmeye çalışmaktadır.

Bir süre sonra kaldığı odanın parasını ödeyemez hale gelen Umberto D., çareyi intiharda bulur ancak köpeğinin kaybolmasıyla birlikte onu aramak için bu düşünceden vazgeçer. Film, İtalya’nın yoksulluk, işsizlik, açlık ve sefalet içindeki halini yine gerçekçi bir gözle verir.

Luchino Visconti

Yeni Gerçekçilik akımının önemli yönetmenlerinden biri olan Luchino Visconti’ye göre Yeni Gerçekçilik iki bölümden oluşur. Onun için ilk dönem yalnızca gerçeği kaybetmemek için filmler yapılırken akımın ikinci döneminde bu tutuma eleştirel bir bakış da eklenir.

Visconti

Visconti’nin Tutku filmi yeni gerçekçilik akımının habercisi sayılabilir. Tutku, eleştirmenler tarafından cinsel melodram olarak nitelendirilmektedir. Film, Amerikalı yazar James Cain’in 1934 yılında kaleme aldığı ve birçok defa beyazperdeye uyarlanan Postacı Kapıyı İki Kere Çalar (The Postman Always Rings Twice) isimli romanının serbest bir uyarlamasıdır. Tutku, faşist yönetim altındaki İtalyan emekçilerinin durumunu gerçekçi bir üslupla anlattığı için sansüre maruz kalır.

Sansür yüzünden 1942 yapımlı filmin gösterime girmesi 1944 yılında olmuştur. Rossellini’nin Roma, Açık Şehir filminden önce yapıldığı için bazı eleştirmenlere göre Yeni Gerçekçilik akımının habercisi olan film Tutku ‘dur.

Yeni Gerçekçi Sinemanın En’lerinden: Yer Sarsılıyor

Visconti’nin belki de en önemli eseri İtalya’nın güneyinde yaşayan balıkçıların hayatlarına değindiği Yer Sarsılıyor (La terra treme) filmidir. Visconti, filmde hikayesini anlattığı balıkçı ile bir limanda tanışıp onun hayatı ile ilgili bir film yapmaya karar vermiştir.

Filmde, Balıkçı Ntoni ve ailesinin öyküsü anlatılmaktadır. Ntoni, kendi teknesine sahip olup yoksulluktan kurtulmak ister çünkü çalışma şartları çok ağırdır. Bazin’e göre Yer Sarsılıyor filmi belgesel gerçekçilik ile ele alınmıştır. Yer Sarsılıyor filmini özel kılan bir başka şey de kamera çekimleridir. Visconti, montaj tekniğini reddetmese de ona yeni bir çekim tekniği eklemiştir.

Yönetmenin çekimleri dönem normalinin alışılagelmiş sürelerinden uzundur. Yine Bazin’e göre film üç saati bulan süresiyle İtalyan halkını sıkmıştır fakat yönetmen bu filmi ticari bir kaygı güderek çekmemiştir.

Yer Sarsılıyor, Luchino Visconti

Unutulmaması gereken bir diğer ayrıntı ise Visconti’nin Jean Renoir’ın yanında asistanlık yapıp onun Şiirsel Gerçekçilik tarzından etkilenmiş olmasıdır. Yer Sarsılıyor filmi, gerçeklik duygusunu şiirsel bir görüntüyle ekrana getirir.

Yeni Gerçekçilik akımında bir hiciv örneği olarak Visconti’nin 1951 yılında yaptığı filmi Güzeller Güzeli (Bellissima) verilebilir. Bellissima, hem deli dolu bir komedi hem de sinema endüstrisine dair hüzünlü bir hicivdir.

Visconti filmlerine oyuncu seçerken her anneden duyduğu tek bir cümle vardır: “Bellissima! Bakın benim çocuğum en güzeli!” bu söz üzerine Bellissima filmini yapan yönetmen gösteri dünyasının boş umutlarını bizi hem güldürerek hem de hüzünlendirerek gösterir. Bellissima’nın senaristi Yeni Gerçekçilik akımı filmlerinin senaryosunda adını sıkça andığımız Cesare Zavattini’dir.

Yeni Gerçekçilik en önemli eserlerini savaşın hemen ardından verir. 1950'li yıllarda İtalya’da değişen ekonomik, siyasal ve toplumsal koşullarda birlikte Yeni Gerçekçilik akımı eski çizgisini devam ettiremez hale gelir.

Yönetmenler, Yeni Gerçekçilik akımından yavaş yavaş uzaklaşarak İtalyan sinemasında yeni eğimler içine girerler. Akım, toplumsal çöküntü ile başlayıp bu alandaki iyileşmeler sonucunda son bulur.

Yazıda Yeni Gerçekçi Filmlerin Listesi:

“Sinemanın asıl işlevi masal anlatmak değildir.
Cesare Zavattini

  • Roma, Açık Şehir
  • Hemşehri
  • Almanya Sıfır Yılı
  • Bisiklet Hırsızları
  • Kaldırım Çocukları
  • Umberto D.
  • Milano’da Mucize
  • Yer Sarsılıyor
  • Tutku
  • Bellissima

Yararlanılan Kaynaklar

  • BAZİN, Andre., Sinema Nedir?, (çev: İbrahim Şener), İzdüşüm Yayınları, İstanbul, 2000
  • BİRYILDIZ, Esra, Sinemada Akımlar, İstanbul, 2002
  • CASTLE, Ted, “Accumulations by Arman”, Art in America,71 (11) December,(1983): s.139.
  • COŞKUN, Esen E., Dünya Sinemasında Akımlar, Phoenix, Ankara, 2017
  • ÇELİKCAN, Peyami, Avrupa Sineması ve İtalyan Yeni Gerçekçiliği, Toplumbilim Avrupa Sineması Özel Sayısı, İstanbul, Sayı:18 Ocak 2005
  • KURAY, Gülbende., İtalya’da Yeni Gerçekçilik Akımı ve İzleyicileri
  • Kolektif, Dünya Sinemasında Akımlar
  • KOLKER, Robert Phillip, Değişen Bakış, deki, Ankara, 2010
  • MONACO, James., Bir Film Nasıl Okunur, (çev: Ertan Yılmaz), Oğlak Yayınları, İstanbul, 2010
  • ŞEN, Aygün., İtalyan Yeni Gerçekçiliği ‘ni Hazırlayan Sosyo-Politik Koşullar
  • TEKSOY, Rekin, (2005) Sinema Tarihi İstanbul: Oğlak
  • ÖZTÜRK, Mehmet., İtalyan Yeni Gerçekçiliği Akımı ve Roberto Rossellini, 2013
  • TAMBAŞ, Ufuk., 2000 Sonrası Türkiye Sineması’nda Kültürel, Siyasal, Toplumsal ve Ekonomik Hayatın Gerçekçi Temsili, İzmir, 2011

Originally published at https://www.tarihlisanat.com on February 15, 2019.

--

--